9th February - 2nd April 2017
Bir adım daha,
baldırlarım gergin, burun deliklerim titrek ve ayaklarım 42 numara
soluk soluğa 0.6 saniye ve 54 santim ediyor her adımımda
Gideceğim yolun kaç kilometre olduğunu bilebilseydim
oraya ne zaman varacağımı da hesaplayabilirdim
Yoruldum yavaşladım ama pus çökmüş
ufku bile göremiyorum.
Bir adım daha,
boyum 1.78, tartıda 62 kilo geliyorum
lastik ayakkabılarımın altında ezilen taşların sesi
açık mavi, Eylül almıştı ilk maaşıyla
Halam her bayram arifesi bir sürü ayakkabı getirirdi,
ben de beğendiğimi seçerdim
Ayakkabıya düşkünlüğüm halamla gelir
ve gerisi alındıkları dükkana geri dönerlerdi.
Bir adım daha,
ciğerlerim yanıyor
dağ havası alıyorum alveollarıma
Hava buz gibi çam kokuyor
nefes verdikçe buharlanıyor pedal çevirmeme gerek olmayan
6.7 kilometre
Bayırköy'e giden yolda bisikletle süzülüyorum
yokuş aşağı, sağdan sola dört metre
ellerimi saldım
toprak yumuşak, toz kalkmıyor
bisiklet kayıyor
Çam kokusunu yarıp geçiyorum
akmaya en yakın his bu olsa gerek.
Bir adım daha,
pedala asılıyorum
hafif bir yokuş
zinciri çatırdatıyor, 0,060 bar
Amortisörler hafifçe yaylanıp karşı koyuyor
Yağlamayı unutuyorum nice zamandır
garç gurç ediyor yayları.
Bir adım daha,
dizlerim iyice ağrımaya başladı
Uyluklarım yanıyor
son bahar rüzgarı yükünü gözeneklerime taşıyor, üşüyorum
Şort giymemeliydim belki
ama hala sonbaharın geldiğine ikna olmadım
Çok kısa şortlar giydiğim için köylü benimle çok alay ederdi
Bir kız ama hoşlandığım bir kız
hatta ilk aşkım
annen mi giydiriyor seni demişti
Kasıklarıma kadar açıktaydı bacaklarım
onu da halam getirmişti.
Bir adım daha,
başım dönüyor, midem
bulanmaya başladı, soluk soluğayım
Kenarda bir kaya kestirdim gözüme otursam mı?
Ne zaman hasta olsam küvete eğilip kusardım
Anne! Anne!
Annem gelip yüzüme su vururdu
Her adımda annemden uzaklaşıyorum
33 yıl olmuş.
Bir adım daha,
mı?
ama hayır
hayır atamayacağım bu adımı
Bir cuma günü okul çıkışında sırtımızda 17 kilo
çamurlu botlarımız, atlayıp trene Sapanca'ya gitmiştik
saat 9-10 gibi kalakaldık yolun ortasında
İlk gördüğümüz köy yolu 8 kilometre
yerlerde kar
Göktuğ'a ayak uydurmak ne mümkün
Olympos’tan yuvarlanmış dediler 20 metreye
Okulda anma töreni yaptık
Nasuh Mahruki gelmişti.
Bir adım daha,
ileride bir çeşme var gibi
ne zamandır açım
eğilip kustum bütün acı saframı
başka bir şey kalmadığından içimde
Su serptim yüzüme
bedenim boşaldı
hafifledim
artık rüzgar daha bir tazeleyici
İnsanın kasları iyice yorulduktan sonra
acı, bir parçan oluveriyor
öldüğümü hissetmiyorum.
Bir adım daha,
bir patika mı var az ileride?
Ormana karışıyor, takip etsem mi?
yoksa bu yol uzadıkça uzuyor bir yere varmayacak gibi
Güneşten payını almamış ormanda yer gök çam dikeni kozalak
Çam ağacına çıkmak zordur, çok denedim
Dağlarda gezerken ayı saldırırsa korkusuyla
Yoksa iyi tırmanırım.
Bir adım daha,
bir kulübe yapmıştık bir zamanlar böyle bir yere
Erman'ın kolu kırıktı
Armut ağacından düşmüş
İyi bir temel kazmıştık nereden baksan 30 cm
yıllar oldu
hala duruyordur orada
Ne Erman, ne Tacettin, ne Fatih
geri kalanların adını bile hatırlamıyorum
onlar durmuyor
hafızamda büyük boşluk.
Bir adım daha,
ormandan sıyrıldım düzlüğe vardım
Kuru ağaçlarda çürümüş meyveler
Buna benzer bir tepede bir keresinde
çekirge istilası vardı
çocuklarla çekirge avına çıkmıştık
Her adımımızda kaçışan yüzlerce çekirge
yakalayabildiğimizin bacaklarını kavurup yiyorduk
Atmacalar
havada asılı kalmış gibiydi.
Bir adım daha,
mor dikenler kaplamış her yeri
böğürtlenlerin olmuşlarını seçip iştahla yiyorum
havada kırlangıçlar
alabildiğine gök yüzü her an beni yutacak gibi
ne kadar küçüğüm
çok şükür.
Bir adım daha,
vücudumu kaplamış cılk cılk yaralarda kırmızı sarı çiçekler açıyor
şimdi
Dikenleri etime batıyor
dalları vücudumu sarıp kaslarımla bütünleşiyor
öz suları kanıma karışıyor
Yavaş yavaş tüm doğaya yayılıyorum
Hafızam böceklerinkine kavuşuyor
Ellerim yapraklara dönüşüyor
Havada saklı çiğ tanelerini avuçluyorum
Yaşıyorum.
Muhittin Murat Alat, 2017
Press Release
“ Images are significant surfaces. Images signify - mainly - something 'out there' in space and time that they have to make comprehensible to us as abstractions (as reductions of the four dimensions of space and time to the two surface dimensions). This specific ability to abstract surfaces out of space and time and to project them back into space and time is what is known as 'imagination'. […]
This space and time peculiar to the image is none other than the world of magic, a world in which everything is repeated and in which everything participates in a significant context. Such a world is structurally different from that of the linear world of history in which nothing is repeated and in which everything has causes and will have consequences. “
Vilèm Flusser, 1993, Towards a philosophy of photography.
THE PILL is pleased to announce Leylâ Gediz’s first solo show at the gallery.
Three years after her last solo exhibition, Leylâ Gediz will present a new body of work under the title Serpilen. The word implies an entity that blooms as it is being
dispersed. (Turkish)
The curatorial drive of this exhibition allows and multiplies points of access, calling the viewer to contemplate its totality. Leylâ Gediz is a painter who constructs a mode of representation
wherein painting and installation are employed as virtually inseperable media, modifying the viewer’s experience of painting as a result.
The new body of work brings together paintings using a limited palette. Their subjects are drawn from the immediate environment of the artist. As such, Gediz’s paintings invite us to an intimacy
of moments, in which the artist aims to connect with the world through her own ‘clutter’.
Some of the objects represented in the paintings will be included in the exhibition, simply as they appear to the artist in all their vulnerability, functioning as minimal sculptural elements. By doing so, the artist asks the viewer to cross a boundary into a space within which the subjectivity of objects becomes a navigational tool: Here, we create sense and links between the works, and weave our own thread of meaning.
Leylâ Gediz was born in Istanbul in 1974. She lives and works in Istanbul and Lisbon.
Gediz occupies an important place in the field of visual arts in Turkey. She completed her MA in Visual Arts at Goldsmiths College
(London) and a BA in Fine Art at The Slade School of Fine Art, UCL (London) after attending to Staedelschule für Bildende Künste in Frankfurt and the Chelsea College of Art and Design in London. She has been widely exhibited and her work is included in several prestigious private and public collections.
www.thepill.co Mürselpaşa Caddesi 181, Balat / Istanbul Tue - Sat, 10:00 - 18:00